25 Aralık 2009 Cuma

İHLAS VE İKİYÜZLÜLÜK

İki yüzlülük felaket sebebidir
Samimi bir niyete dayanmayan amel ve hareketler, sonunda, yapanlara azâp ve pişmanlıklar verir. Çünkü gösteriş yapmak ve birilerine duyurmak maksadıyla ya da "desinler" diye ortaya konan işlerin, Allah katında zerre kadar bile değeri yoktur.
Böylesine önemli bir meseleyi Peygamberimiz Efendimiz, akla gelebilecek bütün yönleriyle beyan buyurmuşlardır.
İşte, bu beyanlardan biri de şu hadis-i şeriftir. Buyuruluyor ki:
"Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehid düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Cenab-ı Hakk, ona verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar, verildiğini itiraf eder. Allah da ona:
- Peki, bunlara karşılık ne yaptın? buyurur.
- Şehid düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim Ya Rabbî! diye cevap verir.
Allah da ona:
- Yalan söylüyorsun. Sen "babayiğit adam" desinler diye savaştın. Sana babayiğit de dediler, buyurur.
Sonra, Allah emreder, o kişi de yüz üstü cehenneme atılır.
Bundan sonra ilim öğrenmiş ve öğretmiş biri huzura getirilir. Allah, ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve verildiğini itiraf eder. Ona da:
- Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorulur.
- İlim öğrendim, öğrettim. Senin rızan için Kur'ân okudum, cevabını verir.
Allah ona da:
- Yalan söylüyorsun, Sen "âlim" desinler diye ilim öğrendin. "Ne güzel okuyor" desinler diye Kur'ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur.
Sonra emrolunur, o da yüzüstü cehenneme atılır.
(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah, verdiği nimetleri ona da hatırlatır. O da hatırlar ve verildiğini itiraf eder. Allah da ona:
- Peki, sen bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorar.
O da:
- Verilmesini sevdiğin, râzı olduğun hiçbir yerden esirgemedim. Sâdece senin rızanı kazanmak için verdim, harcadım, der.
Allah da ona:
- Yalan söylüyorsun. Sen, bütün yaptıklarını "ne cömert adam" desinler diye yaptın. Sana da böyle söylediler, buyurur.
Emrolunur, bu da yüzüstü cehenneme atılır." (Müslim, İmare: 152)

Bu hadiste Efendimiz bizlere, yaptıklarımızı ve söylediklerimizi sadece Allah'ın rızası için yapmamız gerektiğini telkin ediyor. Bu demektir ki; dini, çıkarlarına âlet edenler kimlikleri ve yaptıkları ne olursa olsun, ahirette "yalan söylüyorsun" diye azarlanacak ve cezaya çarptırılmaktan yakalarını kurtaramayacaklardır.

Allah için yapılması gereken iş ve amellere, başkalarının duyması ve alkışlaması gibi maksatların katılması, Allah'ın bilmesi ve râzı olmasıyla yetinilmemesi yaptıklarımızı ve söylediklerimizi boşa çıkarıyor. Çünkü, böyle bir arzu, kişiyi Allah'ın değil çevredekilerin kulu ve kölesi yapar. Meseleyi iyi değerlendirdiğimizde, riyâkârlığın ve gösteriş hastalığının, özellikle ahiretteki mahrumiyetler açısından, ne fena bir hastalık olduğunu kolaylıkla anlamış oluruz.Biz
Müslümanlar ibâdet ve amellerimizde gösteriş ve desinler kaygısından sıyrılıp, yaptıklarımızı "Allah'ın bilmesini yeter görme" seviyesine gelmedikçe, kaliteli bir iman hayatı yaşamamız mümkün olmayacaktır.
İhlâs, her amelin başı ve her türlü kötü duyguların düşmanıdır. Unutmayalım ki, ihlâsımız oranında kazançlıyız...

2 yorum:

boncukdevrim dedi ki...

Bir kac kisi haricinde artik kimseye inancim we güwencim kalmadi ...hem sanalda hem reelde karsima cikan insanciklar malesef hem yalanci hem de ikiyüslüydü...

Saglam we kaliteli bu paylasim icin tesekkürler...güsel bir hafta dilerim.

sarmaşık dedi ki...

merhaba, cahide ablanın sayfasındaki bir yorumunuzdan ulaştım buraya, çok da güzel bir tevafuk oldu, çok güzel paylaşımlarınız var, değindiğiniz konular çok önemli her birimiz için.. ellerinizle yaptıklarınız da konuşuyorlar hani :) bizim de nacizane suz-i dilara yazılarımız ve minik bir eczanemiz var, bekleriz efendim :)
özellikle suz-i dilara'da ortak çok şey bulacağımızı düşünüyorum.
selametle kalın...